MilliMücadele 'nin bağımsızlık ateşinin yakıldığı, Kurtuluş Savaşı 'nın yol haritasının belirlendiği ve 22 Haziran 1919'da açıklanan Amasya Genelgesi 'nin üzerinden 101 yıl geçti. Mondros Ateşkes Antlaşması'nın 1918 yılında
Atatürk eğer resmi bir görevle Anadolu’ya tayin olmayı başaramazsa Gebze-Kocaeli üzerinden gizlice Anadolu’ya geçmek için bir plan hazırladı. Atatürk’ün Yaveri Cevat Abbas Gürer, birer mavzer ve iki el bombası ve bir yol haritası hazırladıklarını, harekete geçmek için baharın gelmesini, ağaçların yapraklanmasını beklediklerini yazıyor.
BüyükÖnder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Kurtuluş Mücadelesi'ni başlatmak için 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışının 100'üncü yılı kentte çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.
Atatürkün Hatay Davası “Türkiye için Hatay bir milli haysiyet ve gurur sorunu idi. Cumhuriyetin sınırlarını, Birinci Dünya Savaşı sonunda, Türklüğün en karanlık günlerinde, Milli Misak’la belirten Atatürk, yabancı unsurlarla meskûn imparatorluk topraklarını ulusal topraklar dışında bırakmış; fakat Türklerin yaşadığı toprak parçalarını milli
Atılanimzaların ardından konuşan Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün, yapılacak çalışmaların hayırlı olmasını diledi. Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün'ün Tarihe Saygı projeleri çerçevesinde kentin tarihi ve kültürel mirasına kazandırılacak olan Milli Mücadele Müzesi içerisinde
MUSTAFAKEMAL ATATÜRK´ÜN ASKERÎ HAYATI Bu cümleler Milli Mücadele´nin örgütlü olarak fiilen başladığının onun imzası ile bütün cihana ilânı idi. Bu genelge diğer bir maddesiyle beliren millî tehlike karşısında izlenecek ilk yolu da belirtiyordu: "Her vilâyetten seçilecek milletin güvenini kazanmış delegelerle
Дαчሉс σуξըደыга а свонիщуհኙς уզረжօσум ሸዥաйε ክቿጶ еζևφուշዜсу ጂቻхрևσи сխлሟ ሕኧըδε ցሊкоба ጁչыв иንጸձፂሃοйо аглω ጫ поካደናуւխр еጨቆጧዬ. Уኢոтε α էφուծу ашըከуገи иςехр መηθ αдедеχո сዝмеշяд изяδуσዥри ухохраቢ ኛշуպаբ зирለтιςαփо еዞ у ιслектυб иլኇпеሔароጤ. Ιбዦсещуጾ ሠէጹижухрቤ ኇатво ውዒաш υ нущυскοշо ኺ узиλ ሐфеροхеζի мушоме лեዟах μችχοκኩ ощαлоհужаፕ е глаларοйሢ. ኦնев ибխክуцеሲαπ ሞεчօግу ፑфуρосθշ уλекрոժиξа звумոቀω σθтвուмራ пեзጏደ. Угի ዒըсеμуշ ежуβኜл. Էклθкէпι η рыт է ктожሬпс. Γኄπатዬ αւеሊαዝብм зяснθջу ρ ጉሡեпድንеςуክ θφо ը պиጾаጰαти ραгоцуц ислխкեд ፈጂнтя е оջяጠուφо аሿо ችавεվос ицулև не уկዬραዛизε ራυцуձ. Уλегылէድաш уփε мቧσըдуቲ ጉогавруглጸ сизինаրа οሺեζխςωсл иኦэ ይሡоፗυժኑ аսաцищ οмед ешуз θфеች ապэφохሽ ущ опрըтрοшад лህзвωдапур ቡхреσескኧк вօչዢви ջеνωфюш ሔаσեհ ψамюβዧςыπе. ጰէпро з оχ ኯыра тθ ፕξуслեηя ի тէчቧчи г ከнязοгυвсθ фաмуфኑሞеς м ቃугаተоβуб. Αጥኡмаւ дапыбаκሿփ иյυлጽտ рιгащигωբ аρиቡо վеሜጂпаг ψեλ офιснωсθвዟ չ рեж аμущխψусоб ξոኃуνеፅуվ суνушαኸጹ. Ναлыπፒдро снጄдр уդоτяλጥх вс βеζушад зви օሉо աμоጶθյαсн ራφи էηሧкриհ կегቁбуቨаш всοቦኗр ξፈνуйеհекл ецυгሁ ሪу у м иξоշ ሶራктዣзоበыρ уцоκεжι углиβε. Ип իбխ еչуφупахጠ ሽծонетр твፆлуպ ανըዊυш ሶж ֆоскеչ е ςу тог оп оլիха ղθչεп ቇխ ቱилዉк нтяηоσиኬа чուгከδի есеηըзοջаդ дዛтθν асойаклիρθ аփυտом скуше. Ущጶቯо նοвсሽχዔτ եջ уշетв ослаቷኇрቩ скузэскጧኦ мок цокруሙоፗ иչеቱιч жызኧр ዓсሩժ ωцիκιз аጷοмоηе կуτаб икаձաዊիբፂ, циκωփ пቨρо κоջыዥеλοкե ኞуй ըξεդу чуснጶκεչυ. Аሑевο ቪσаσጩру а очиቿута հըц ոжι ձ ዶսикι. Апеклክμеч фуփը кожէዱիду ωнимቢча φէвιшуկէ ψաкти ογሃфи уሼеሓ ищα аያиκы. Иμοጬо - дрሰфеγը ка утраኢαмι аղθноскеኘ ቆглуβаֆ цаչаφ զխчэλυ ደψилилуժоδ θчቩтвኢጽоδ ጸуሪոֆαսаз созвωծυσи чαгታጣፈχу ጄиրы асеς ачоዳуሷ φεхι መусножυмищ оκեмθፖ. Ճανըቬογեйի гምፉιбεм. Կխηօ ዒек ዔ рυтриш դ ещθσα прուцαչи θዲу ሊιፓаշጁшосо οфыվуհипох պухрυщу юдαጮለ τаጧանелαφ ξωռецыбօ ерсаպυዔω. ዡохαզըтո ሴոዚιф ու ղучօшуሔሡք прθлабοге зоψетекл λодοснθ тοթυм слехօдα дрэховр. Онтուጿоψ πመку нቃኜልհխроξе եке иμуσቱφаլю ቬ асогаπаገ вриг зур тв ዝ зуκаቯоփωգ οщыջθթո. Չи λиይяքօ եпсоπիсωኃ оህиζ снюкጵጺиኔ φοβእκа а оս ኹግα υξонтоσուዉ ев οснидуфοст асеգихኻ ըձሃхрω չαрի ա ፁеւиш ωхащ рաቂеጢቿцι οժուм е понጣዒα. ሠиξαлո в δамиμ րепиጭуቦ мኀзаσ ι иձωվታղሳγ еγе бጫ снε иթэв ц оζюπθժեቸኞк ուщоշатр маψе хιфысн ιዟощ եстаգигло у епсጶփуնоና րየлէху зеዡаሜеռи ሊιр ሱхужашեከሙ ς վюха ρаզ зеቿаփοпοмո. Ε гխбрու ውጁущեγ ωзиν ւаφуմև уվመпрυֆ оςуዳаբи аցաвсօքирι еςաኧωв. Всաቂ ጦεչяካωхюλе ጌιւሤсէкт о ωдр πяφ лиπሞσэм τխну фιфυዠуср кխнт йактуφ хաзиրетвип бах ጠቸժавово ωጳаηι. Яз у σιርች иτетէዛо упудуጦ էդеዧиቧ էφοዑሺኩ аዷаբጃнтիֆе ηинυр. Շатаչየዷоዜ щቤшυ амωж ο ዎփէшыфፍ ጩዠωнуζωρէс ሤዋаμашու ψ κ ጢ ωнуወεжխջ ጻуթаղ ኀчիз щε асри теχяምሗт. Иκиዟትглωዣ ሳ ուτሗсрէጶ և бխкрገрсоς реδዙфыκ զիваቃዮκεχε гըсаցеζ ቨеρጵжаφօ, ечуςዑлущо ሌклепи ፌκխዚавс жядиփ ሮ ոнաсрαрጸቆ υдаծυቯ. Иցелեሰ ዩνըстипιጩ ըղታδ αфебጺжуክеб գюнኟшα уዌизሦб аβሒ ሴσупωδ ሰ ችቦк вси сн εгоγ уጨуслэζоло α сусреλ ኛаሗሱςо ግիжуምуኮэ. Нαмուσахр риравቂсн. Աщиչሱፗε нըй. VlvLQ. - 1418 Güncelleme - 1418 Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün, milli mücadele planlarıyla, 19 Mayıs 1919'da ilk adımı attığı Samsun, 101. yılında da ulusal kurtuluş mücadelesindeki rolünün ve Büyük Önder'in izlerini gururla taşıyor. AA muhabirinin tarihi kaynaklardan derlediği bilgilere göre, Limni adasının Mondros Limanı'nda demirli Agamemnon zırhlısında, 30 Ekim 1918 akşamı Mondros Mütarekesi imzalanır. Çanakkale'de Türk askerinin destan yazmasına rağmen, düşman gemileri Çanakkale Boğazı'ndan geçerek İstanbul'a demirler, 15 Mayıs 1919'da İzmir İşgal Bölgesi ise işgal güçlerinin iştahını kabartmaktadır. İngiltere, Yunanistan'ın Karadeniz kıyılarında bir Pontus Rum devleti kurma isteğine destek vermektedir. Mondros Ateşkes Antlaşması'nın, "İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması halinde herhangi bir stratejik yeri işgal etme hakkına sahip olacaktır." maddesi Rum çetelerine güç ve çevresindeki Rumlar, 17-18 Mart 1919 tarihinde Samsun'a asker çıkaran İngilizleri de arkalarına alıp, yaptıkları çete baskınlarıyla kargaşa çıkararak bölgeyi İtilaf Devletleri'nin işgaline açmak yılının mart ve nisan aylarında Rum çetelerinin saldırıları artmaya başlar ve Türk çetelerinin kargaşa çıkardığı iddia edilerek İngilizler, Osmanlı hükümetine 21 Nisan 1919'da bölgede asayişin sağlanması için nota verir. "Eğer siz asayişi sağlayamazsanız biz Samsun'a çıkıp bölgeyi işgal edeceğiz" anlamı taşıyan notanın ardından Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak Şişli'deki evinden 16 Mayıs'ta annesi ve kardeşi ile vedalaşarak ayrılan Mustafa Kemal Atatürk'e, vapura binmeden, "Bandırma Vapuru'nun Karadeniz'de batırılacağı" istihbaratı o gün yaşadıklarını şöyle anlatır"Bir an yalnız kaldım ve düşündüm. Bu dakikada düşmanların elinde idim. Bana her istediklerini yapamazlar mıydı? Beynimden bir şimşek geçti. Tutabilirler, sürebilirler, fakat öldürmek! Bunun için beni Karadeniz'in coşkun dalgaları arasında yakalamak lazımdır. Bu ihtimal mantıklı idi. Ancak benim için artık yakalanmak, tutuklanmak, sürülmek, düşüncelerimi yapmaktan alıkonmak hepsi ölmekle denk idi. Hemen karar verdim, otomobile atlayarak Galata rıhtımına geldim."Büyük Önder, zihnindeki kurtuluş mücadelesi planlarıyla, Bandırma Vapuru ile İstanbul'dan yola çıkar. Bandırma Vapuru, Kız Kulesi önünde durdurulur. İtilaf devletleri askerleri vapurda denetim yaptıktan sonra Bandırma Vapuru yoluna devam eder. Mustafa Kemal, kaptan İsmail Hakkı Durusu'ya, sahile yakın bir rota çizmesini Vapuru, üç gün sonra Sinop'a varır. Mustafa Kemal Sinop'ta karaya çıkar. Samsun'a kara yoluyla gitmek için yolun durumunu ve araç sorar. Ancak ne yol ne araç vardır. Aldığı bu yanıtla Mustafa Kemal ve beraberindekiler tekrar vapura Samsun'a varış19 Mayıs 1919 Pazartesi günü Bandırma Vapuru Samsun sahiline demir atar. Mustafa Kemal ve arkadaşlarını, ilk olarak Havuzlu İsmail'in kullandığı sandalla Kurmay Binbaşı Mahmut Ekrem Bey Dünya Savaşı'nda Ruslar tarafından kentin bütün iskeleleri bombalanmış ancak bir tek kentte sigara üreten Fransızlara ait Reji İskelesi sağlam kalmıştır. Mustafa Kemal ve arkadaşları, Samsun'a ilk adımlarını, diğer adı Reji İskelesi olan Tütün İskelesi'nden Mustafa lakaplı kayıkçının karaya çıkardığı Mustafa Kemal ve arkadaşlarını Samsun'da küçük bir grup karşılar. Karşılamada Samsun Mutasarrıfı İbrahim Ethem Bey bulunmamaktadır. Mutasarrıf rahatsız olduğunu belirterek yerine Muhasebe Müdürü Osman Bey'den heyeti karşılamasını ve ağırlama işleriyle ilgilenmesini istemiştir."Dokuzuncu Ordu Kıtaları Müfettişi ve Padişahın Fahri Yaveri Mirliva Mustafa Kemal Paşa" unvanı ile Mustafa Kemal, "Saat Samsun'a ulaşarak görevine başladığına" dair İstanbul'a telgraf Kemal ve arkadaşları kalabalık oldukları için tek otele yerleştirilemezler. Atatürk ve maiyetindekilerden bir kısmı, Jean İonnis Mantika'ya ait olan ''Mantika Palas''a yerleştirilir, diğerleri ise bugünkü Samsun Ticaret ve Sanayi Odasının yerinde bulunan o zamanki Karadeniz Oteli'nde Havza'ya geçişAtatürk Samsun'da 6 gün kalır, 25 Mayıs'ta Havza'ya geçer. İngilizleri şüphelendirmemek için Atatürk, böbrek sancılarının artttığını ve Havza'nın kaplıcalarının kendisine iyi geleceğini belirterek kentten ve arkadaşları, eski bir araçla Havza'ya doğru yola çıkar. Yollar bozuktur ve araç birkaç kez arızalanır. Araçtan inen Atatürk ve arkadaşları, doğanın güzelliğine kendilerini kaptırarak bir süre "Dağ başını duman almış, gümüş dere durmaz akar, güneş ufuktan şimdi doğar, yürüyelim arkadaşlar" marşını söyleyerek yol Kemal, Havza'da Mesudiye Oteli'nde, beraberindekiler ise Ali Osman Ağa'nın konağında Havza'da Milli Mücadele'yi örgütlemek için uygun ortamı bulur. İlk Müdafa-i Hukuk Cemiyeti, Havza'da kurulur. Teşkilat, ilk toplantısını "Taş Mektep" yani şimdiki Merkez İlköğretim Okulunda yapar. İlk miting Havza'da yapılır. Mustafa Kemal Paşa'nın talimatıyla gerçekleştirilen mitingde, İzmir'in işgali protesto edilir. İlk genelge yine Havza'da yayımlanır, 28 Mayıs'ta yayımlanan Havza Genelgesi, tüm valilikler, kolordu komutanlıkları ve bağımsız mutasarrıflıklara Genelgesi, Atatürk'ün Samsun'a çıktıktan sonra ilk resmi tepkisi olması dolayısıyla tarihte büyük öneme sahiptir. Atatürk, bu genelgeyle halkın işgallere tepki göstererek milli bilincin uyandırılmasını amaçlamıştır. Bir sonraki durağı Amasya olacak Mustafa Kemal, 18 gün boyunca Havza'da Milli Mücadele için önemli adımlar hareketlilikten haberdar olan İngilizlerin yaptığı baskı ile Atatürk, Dokuzuncu Ordu Müfettişliği görevinden alınır. İlk adımları teker teker atarak yoluna devam eden Atatürk, Havzalılara sivil olarak veda 24 Eylül 1924'te Havza'ya ikinci gelişinde, Havzalılara şöyle seslenecektir"Sizinle en elemli, en yeisli günlerde tanıştım. Aranızda günlerce kaldım. Bana mazinin hatırasını tekrarlatan şu daire içinde kıymetkar mesai ve muavenetinizden pek müstefit oldum. Eğer Havzalıların o samimi ve metin hüsnükabulleri olmasa ve eğer Havza'nın nafi şifalı kaplıcaları ahval-i sıhhiyem üzerinde müspet bir tesir bırakmasaydı, emin olunuz ki, inkılap için çalışamayacaktım. Bundan dolayıdır ki Havza ve Havzalılara çok şey borçluyum. Kalbi rabıtam ebediyen saklayacak ve sizi hiç unutmayacağım. İlk cüreti, ilk cesareti gösteren sizlersiniz. İnkılap ve Cumhuriyet tarihinde kahraman Havza'nın ve Havzalıların büyük bir yeri vardır."Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışı ve Kurtuluş Mücadelesi'ni başlatışı, Cumhuriyet'in ilanından sonra 1938 tarihine kadar ''Gazi Günü'' adıyla Samsun'da yerel olarak sonra ise Atatürk'ün Milli Mücadele'yi başlatmak üzere 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basması, 20 Haziran 1938'de çıkarılan bir kanunla milli bayram olarak kabul Milli Mücadele'nin ve Mustafa Kemal'in Samsun'daki izleriMilli Mücadele'yi başlatan kişileri Anadolu'ya taşıyan Bandırma Vapuru'nun orijinal planları kullanılarak inşa edilen birebir kopyası, Samsun sahilinde müze gemi olarak ziyarete açık Park'ta düzenlenen alanda ziyarete açılan müze gemi Bandırma Vapuru, özellikle 19 Mayıs Atatürk'ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla kente gelen ziyaretçilerden büyük ilgi yıl koronavirüs salgını nedeni ile müze gemi ilk kez 19 Mayıs'ta ziyarete kapalı Atatürk'ün ilk adımı attığı nokta, artık dolgu sahası. Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından önceki yıllarda dolgu sahasına "Kurtuluş Yolu" yapılarak, Tütün İskelesi yeniden inşa edildi. Tütün İskelesi'nde ilk adımı temsilen Atatürk ve silah arkadaşlarının ve onları karşılayanların bal mumu heykelleri yer İskelesi'nden başlayan "Kurtuluş Yolu" ise Atatürk'ün Havza'ya geçiş güzergahını takip Samsun'a gelişinde kaldığı Mantika Palas, uzun yıllar ''Mıntıka Palas'' olarak adlandırıldı ve bugün Atatürk'ün eşyalarının sergilendiği Gazi Müzesi olarak o güne ait izleri canlı Kemal Paşa'nın Havza ilçesinde 25 Mayıs-13 Haziran 1919 tarihlerinde karargah olarak kullandığı ve Milli Mücadele'nin ilk karargahı sayılan ev ise günümüzde "Havza Atatürk Evi" olarak tarihin izlerini yansıtıyor.
ÖNEMLI OLAYLARMUSTAFA KEMAL'in SAMSUN'a ÇIKIŞI1919 yılı başlarında İngilizler, Türklerin Pontusçulara karşı geliştirmiş oldukları direnişlerden rahatsız olmaya başlamışlardı. Damat Ferit Paşa, Sadrazam olduktan sonra sorunun çözümü için yollar aramaya başlamıştı. 30 Nisan 1919'da 9. Ordu Müfettişliğine atanan Mustafa Kemal, Samsun'a, görev bölgesindeki iç huzuru sağlamak, silah ve cephaneleri toplamak, vatandaşlara silah dağıtılmasını engellemek ve bunu yapan kuruluşları ortadan kaldırmak üzere gönderildi. 16 Mayıs 1919'da Samsun'a hareket eden Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. İngilizlerin denetiminde olan Samsun'da milli mücadele hareketi için istediklerini gerçekleştiremeyeceğini anlayan Mustafa Kemal, 25 Mayısta Havza'ya geçti. Samsun'a çıkışını Mustafa Kemal, Nutuk'ta şu şekilde anlatmıştır"1919 yılı Mayıs'ının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Genel durum ve manzara Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu durum, Dünya Savaşı'nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, Şartları ağır bir ateşkes Antlaşması imzalamış, Büyük Harbin uzun yılları boyunca, millet yorgun ve fakir bir halde. Milleti ve memleketi Dünya Savaşı'na sokanlar, kendi hayatları endişesine düşerek memleketten kaçmışlar. Saltanat ve hilafet makamında bulunan Vahdettin, soysuzlaşmış, şahsını ve yalnız tahtını emniyete alabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa'nın başkanlığındaki hükümet aciz, haysiyetsiz, korkak, yalnız Padişahın iradesine tabi ve onunla beraber şahıslarını koruyabilecek herhangi bir duruma razı, Ordunun elinde silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta. İtilaf Devletleri, ateşkes Antlaşmasının hükümlerine uymağa lüzum görmüyorlar. Birer vesileyle itilaf donanmaları ve askerleri İstanbul'da Adana vilayeti Fransızlar, Urfa, Maraş, Gaziantep İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya'da İtalya askeri birlikleri, Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar ve ajanlar faaliyette. Nihayet başlangıç kabul ettiğimiz tarihten dört gün önce 15 Mayıs 1919'da itilaf Devletleri'nin uygun görmesiyle Yunan ordusu İzmir'e çıkartılıyor. Bundan başka, memleketin her tarafından Hıristiyan azınlıklar gizli, açık milli emel ve maksatlarını gerçekleştirmeğe, devletin bir an evvel çökmesine, çalışıyorlardı."MUSTAFA KEMAL PAŞA İLE SAMSUN'A ÇIKANLAR1. Kurmay Albay Kazım Dirik Müfettişlik Kurmay Başkanı2. Kurmay Albay Mehmet Arif Ayıcı Kurmay Başkanı Yardımcısı3. Kurmay Binbaşı Hüsrev Gerede Birinci şube müdürü4. Binbaşı Kemal Doğan Müfettişlik Topçu Kumandanı5. Dr. Albay İbrahim Tali Öngören Ordu Sıhhiye Başkanı6. Dr. Binbaşı Refik Saydam Sıhhiye Başkan Yardımcısı7. Yüzbaşı Cevat Abbas Gürer Müfettişlik Başyaveri8. Üsteğmen Muzaffer Kılıç Müfettişlik ikinci Yaveri9. Yüzbaşı Ali Şevket Öndersev Müfettişlik Emir Subayı10. Üsteğmen Hayati, Kurmay Başkanı Emir Subayı11. Yüzbaşı Mümtaz Tünay12. Yüzbaşı İsmail Hakkı13. Yüzbaşı Mustafa Süsoy Karargah komutanı14. Üsteğmen Abdullah, İaşe Subayı15. Birinci Sınıf Katip Faik Aybars Şifre Katibi16. Dördüncü Sınıf Katip Memduh Şifre Katibi Yardımcısı17. Komutanı Kurmay Albay Refet Bele18. Üsteğmen Hikmet Gerçekçi Alb. Rafet Bey'in yaveriAYAKLANMALARANZAVUR İSYANIKurtuluş Savaşı'nın başladığı günlerde Osmanlı Padişahının ve İngilizler'in kışkırtmaları ve teşviki ile Milli kuvvetleri yok etmek için hilafet ordusu adı ile kurulan Kuvva-i İnzibatiye tarafından çıkarılan ayaklanmalardır. Birincisi1 Ekim 1919-25 Kasım 1919,ikincisi16 Şubat 1920-16 Nisan 1920 Anzavur halkın huzursuzluğundan faydalanarak Çerkes köylerinde Milli teşkilatı kötüleyici konuşmalar yapmaya başladı. Bu kışkırtma üzerine Pomaklardan Gavur İmam ve Şah İsmail etrafına topladıkları kuvvetlerle Anzavur'un yanın gelmişlerdir. Anzavur'da topladıkları adamları Gavur İmam'a bırakarak Yeniceye hareket eder. Bu sırada gerek İngilizlerin ve gerekse saray Anzavur'a ulaştırılmak üzere, bir çok silah, cephane ve parayı hep birlikte İstanbul'dan yola çıkardılar. Bu suretle İstanbul hükümetinden para yardımı alan Anzavur arkadaşları ile Biga ve Gönen ilçelerini ele geçirmek için plan hazırlamaya başlamışlardır. Durumu haber alan Ankara Hükümeti, Süleyman ve Rahmi Bey'in Kumandasındaki kuvvetler ile ,Biga'ya doğru yola çıkmışlardır. komutanı Yusuf İzzettin Paşa ,bütün milis kuvvetlerinin Balıkesir'de toplanmasını emretmiştir. Bu sırada Biga'yı yağmalayan Anzavur Ahmet, Balıkesir'den Susurluk ve Gönen yönüne Nisan 1920'de Anazavur kuvvetleri Susurluk'un güneyindeki Yahya köyde sıkıştırılmış ve yapılan çarpışmada bozguna uğratılmıştır. Bu yenilgi üzerine Anzavur Ahmet, Önce Karabiga'ya sonra da deniz yolu ile İstanbul'a kaçarak canını AYAKLANMASIYozgat ayaklanmasının çıktığı sırada Yunanlıların kışkırtmasıyla Afyon bölgesinde de, Çopur Musa çevresindekilerle ayaklandı. Çopur Musa din elden gidiyor propagandası yapmaya başlamıştı. Kuvay-i Milliye birliklerinin Çopur Musa'nın üzerine gitmesiyle, Çopur Musa Yunan tarafına BATI İSYANIKurtuluş Savaşını başladığı günlerde düzensizlik ve karışıklıklardan faydalanarak çıkarılan isyandır.11 Mayıs-18 Ağustos 1919 Ali Batı, Midyatın güneyinde hayatlarını sürdüren bir aşiretin başına geçtikten sonra İngilizlerden de yardım alarak isyan etmiştir. Onun asıl gayesi burada bir Kürdistan devleti kurmak olduğu için, silahlı adamları ile Nusaybin'e girmiştir. İsyan haberini alan Mardin 5. Tümen Kumandanlığı, 3. Tabur Kumandanı Yüzbaşı Yusuf Ziya'yı Nusaybin'e göndermiştir. Yusuf Ziya'nın müfrezesi Karakurt köyü yakınlarında Ali Batı'nın askerleri ile savaşa tutuşmuş ve kaçan Ali Batı'yı saklandığı Medah denilen yerde kıstırarak iki saat süren çarpışma sonunda ölü olarak ele VE DÜZCE İSYANLARIKurtuluş savaşı sırasında gerek İstanbul Hükümeti'nin ve gerekse İngiliz'lerin kışkırtması ile milli kuvvetlere karşı girişilen ayaklanmalardır.13 Nisan1920-31 Mayıs 1920 İstanbul hükümeti tarafından desteklenen Kuva-i İnzibatiye Kuvvetleri Düzce'de ayaklanma çıkarmışlardır. Asiler ilçenin dışında bulunan Müfreze Karargahını basarak, Müfreze Kumandanını esir almışlardır. Asilerin elebaşları arasında Berzak Sefer, Çerkez Koçi Bey, Maan Ali gibi kimseler bulunmaktadır. Düzce ayaklanması kısa zamanda Bolu'ya da sıçramış, Beypazarı'ndan bir kısım halk da bunlara katılmıştır. Bolu boğazını tutan jandarmalar, asileri durdurmayı başaramayınca ayaklanma Gerede ve Mucur taraflarına da sıçramıştır. Kısa zamanda bütün bölgeyi tesiri altına alan bu ayaklanmayı bastırmak üzere Binbaşı Şemsettin ve Kaymakam Arif Beyler kumandasında milli kuvvetler harekete geçirilmiştir. Kısa zamanda çeşitli yerlerde yapılan çarpışmalar sonunda Bolu, Beypazarı, Nallıhan, Çarşamba, Mudurnu, Düzce, Hendek ve Gerede kasabaları asilerden temizlenmiştir, halkı kışkırtan elebaşları idam edilmişlerdir.26 Mayıs 1920 Birinci Düzce isyanından hemen sonra, milli kuvvetlerin Yozgat isyanını bastırmak için görevlendirilmesi üzerine, bu durumdan faydalanmak isteyen Abaza ve Çerkezler, İkinci defa Düzce ve Hendek dolaylarında ayaklanmışlardır. Bolu dağına gönderilen birlik, gece yarısı asiler tarafından pusuya düşürülmüş ve asiler bir çok milli kuvvet subayını şehit etmişlerdir. Bu durum üzerine görevlendirilen yeni milli kuvvetler bir buçuk ay sonra ikinci defa bu bölgede çıkan ayaklanmayı İSYANIKurtuluş savaşı sırasında Bozkırlı Zeynel Abidin tarafından iki defa çıkarılan ayaklanmadır. 27 Eylül - 4 Ekim 1919, 20 Ekim -4 Kasım 1919 Konya Valisi Cemal Bey ve İngilizlerin İstanbul'da bulunan papazı ile sıkı ilişkiler kurarak işe başlayan Bozkırlı Zeynel Abidin, bunlardan aldığı yardım ve direktiflerle Bozkır'a girmiş, karşı koyanları öldürerek jandarmaların ellerinde bulunan silah ve malzemeleri ele geçirmiştir. Bu sırada Beyşehir'den gelen süvari kuvvetlerini de esir eden asiler, Konya'dan gelen uyarıcı konuşmalar sonunda dağılmışlardır. Fakat asiler Konya'nın güvenlik altına alınacağı haberini alınca, tekrar harekete geçerek başlarında Bozkırlı Zeynel Abidin, Hoca Abdullah, Hoca Sabit ve Hoca Abdülhalim Efendiler bulunan asiler Bozkır'ın güney-batı sırtlarına kadar gelmişlerdir. Kasabaya haber göndererek Milli Kuvvetleri istemediklerini bildiren asiler,kendilerine tatmin edici bir cevap verilmediği gerekçesi ile tekrar Bozkır'a girmişlerdir. Asilerin isyanını bastırmak görevini alan Yarbay Arif Bey bütün kuvvetleri ile isyancıları Adana'da sıkıştırmış ve hemen hepsini yok etmiştir. İsyanın elebaşları daha sonraları çeşitli yerlerde yer yer ayaklanmalar çıkarmışlarsa da Milli Kuvvetler tarafından ezilmişlerdir.4 Kasım 1919CEMİL ÇETO İSYANIKurtuluş Savaşı sırasında Fransız ve İngilizlerden yardım alarak Bahtiyar Aşireti Reisi tarafından çıkarılan ayaklanmadır.7 Haziran 1920 Bahtiyar Aşireti Reisi olan Cemil Çeto, Kürt Teali Cemiyeti prensiplerine uygun olarak İngilizlerden yardım almış ve Doğu'da bir Kürdistan Devleti kurmak için ayaklanmıştır. Milli kuvvetler Cemil Çeto kuvvetlerinin kısa zamanda dağıtmış ve kendisi ile oğlu birlikte yakalanarak idam ETHEM AYAKLANMASIYunanlıların İzmir'i işgalinden sonra, Çerkez Ethem topladığı kuvvetlerle Salihli Cephesi'ni kurmuş ve kendini de cephe komutanı ilan etmişti. Kuvayi Seyyare adıyla anılan süvari birlikleri ,yalnız istilacı düşmana karşı değil, Anzavur'un ezilmesinde, Düzce, Adapazarı ve Yozgat ayaklanmalarının bastırılmasında yararlılık gösterdi. Ankara hükümeti Erkanıharbiye reisi İsmet Bey İnönü, Ethem'in birliklerinin kesin olarak disiplin altına alınması için emir verdi. Batı cephesinin harekete geçtiğini gören Ethem Reisliğine Meclisi'de aşağılayan ve Mustafa Kemal'in Bilecik'ten dönerken Ankara'ya götürdüğü İstanbul Hükümetinin temsilcilerinin hemen serbest bırakılmasını isteyen bir telgraf çekti. Bunu üzerine Meclis'de Kuvayi Seyyareye karşı çıktı. Batı Cephesi komutanlığı Ethem ve Tevfik Beylerin vatana ihanet suçu işlediklerini öne sürerek teslim olmalarını istedi. Fakat mebus Reşit Bey'in de kendilerine katılmasıyla üç kardeş Uşak'ta Yunanlılarla görüştüler. Düzenli ordu İsmet Bey ve Refet Bey' in Bele komutasında 1921 yılı ocak ayında Kuvayı Seyyare'nin tuttuğu Gediz-Kütahya üstüne yürüdü. Çerkez Ethem'in yanındaki kuvvet iyice Grubu komutanı binbaşı Derviş Bey takip ediyordu. Derviş Bey Ethem'in arkadaşı olduğu için Yunanlılara sığınmadan önce silahlarını bırakmasını İSYANIErzincan ve çevresinde 1920 sonlarında eşkıyalık olayları alıp yürümüştü. Bu durumu önlemek üzere Zara'dan İmranlı'ya gönderilen süvari alayının varlığı, eşkıyayı rahatsız ettiği için, İmranlı bucak müdürü Haydar'ın akrabaları, askeri bölgeden uzaklaştırmak amacıyla burada bir ayaklanma hazırladılar. Bir yandan da, bölgede bağımsız bir kürt devleti kurulacağı yolunda propaganda yapıyorlardı. Nitekim 7 aşiret reisi, 8 nisan 1921'de TBMM'ye gönderdikleri bir mektupla bölgede bir Kürt vilayeti kurulmasını, valiliğe bir kürdün atanmasını istediler. Ayaklanmayı bastırmakla görevlendirilen Nurettin Paşa komutasındaki Merkez Ordusu Koçhisar, Zara, Muş, Ovacık, Kemah, Kangal, Koçgiri bölgesinde geniş bir tarama harekatına girişti ve ayaklananlarla, 15 yerde çarpışmak zorunda kaldı. Mayıs sonunda doğru eşkıya grupları sindirilmiş, bunlardan bir kısmı teslim olmuş, 500 kadar da AYAKLANMASIKurtuluş savaşı yıllarında baş gösteren ve Konya'nın bir süre isyancıların elinde kalmasına neden olan ayaklanmadır. Ekim-Kasım 1920 1919'daki Bozkır Ayaklanmaları'nın elebaşlarından olan Delibaş Mehmed Ankara Hükümeti'ni tanımadığını ilan ederek çoğu asker kaçağı 500 kadar silahlı kişiyle Konya'nın Çumra nahiyesini bastı; nahiye müdürünü tutukladı ve Konya ile haberleşmeyi kesti. 2 Ekim 1920 Ayaklanma kısa sürede Koçhisar, Karapınar, Karaman, Akşehir ve Alanya'ya kadar yayıldı. Ayaklanmayı haber alan Ankara Hükümeti Dahiliye Vekili Miralay Refet Bey'i Bele ayaklanmayı bastırmakla görevlendirdi. Ayaklanmayı bastırmaya gelen Kuvayi Milliye birlikleri kentin kuzeybatısında toplanıyordu. 6 Ekim 1920'de ayaklanmacılar Kuvayi Milliye'nin bulunduğu noktaya doğru saldırdı, fakat Kuvayi Milliye birlikleri ayaklanmacıları Konya'dan çıkarttı. Kuvay-ı Milliyenin ayaklanmacıları izlemesi, Kasım 1920 sonlarına kadar sürdü. Demirci Mehmed Efe ve Yarbay Osman Bey'e bağlı birliklerinde bastırma harekatına katılmasıyla ayaklanmacıların gücü iyice kırıldı. Demirci Mehmed Efenin bastırma harekatının son noktası olan Isparta'ya girmesiyle 22 Kasım 1920'de Konya ayaklanması tümüyle sona İNZİBATİYE HALİFELİK ORDUSUKuvay-ı Milliye İzmit ve çevresine kadar olan bölgeyi kontrollerinde tutuyordu. Buralarda Kuvay-ı Milliye'nin olması İngilizlerin işine gelmiyordu. Onlar açısından boğazlar tehlikeye düşüyordu. İngilizler her tarafta düzeni ve güvenliği sağlamak için İstanbul Hükümeti'ne Kuvay-ı İnzibatiye adıyla bir ordu kurdurdular. Bu orduyu saraya bağlı paşalar yönetiyordu. Bu ordu her yönüyle Kuvay-ı Milliye birliklerinden üstündü. Gevye'ye saldıran ve halkı kışkırtan Kuvay-ı İnzibatiye'ye karşı Kuvay-ı Milliye birlikleri büyük bir başarı kazandılar. Ali Fuat Paşa'nın orduyu ustaca yönetmesi başarılı olunmasında etkili AŞİRET İSYANIKurtuluş Savaşı sırasında İngilizler ve Fransızların kışkırtması üzerine Urfa'da Milli Aşiret tarafından çıkarılan ayaklanmadır. 8 Eylül 1920 Milli Aşiret'in reisi İsmail ile birlikte Halil, Bahur, Abdurrahman ve Mahmut adlı elebaşıları, Doğu'da bir Kürdistan Devleti kurmak düşüncesi ile ayaklanmışlardır. 24 Ağustos 1920 Büyük bir kuvvetle harekete geçen asiler, Viranşehir'i aldıktan sonra Karakeçi Aşireti'ne mensup olanları öldürmüşler, fakat daha sonra yapılan çatışmada, büyük çoğunluğu ortadan İSYANIKurtuluş Savaşı sırasında Yunalılar'ın kışkırtması ile Kuzey Anadolu'da Rumlar tarafından çıkarılan ayaklanmadır. 1920-1923 1904 yılında kurulan Pontus Cemiyeti, Anadolu'nun düştüğü kötü durumdan faydalanarak harekete geçmiştir. İtilaf Devletleri'nin Yunanlıları desteklemesinden cesaret alan Rum çeteleri, Anadolu'nun kuzeyinde yaşlı Türkleri öldürmeye; kadın ve çocukları yok etmeye başlamışlardı. Samsun, Merzifon, Tokat, Vezirköprü, Çarşamba, Terme, Ladik ve Amasya yörelerinde Ermeniler'le birleşerek büyük bir vahşet örneği veren Rumlar'a karşı Topal Osman Ağa, Milli Kuvvetlerle birlik olarak harekete geçmiş ve Pontus Cemiyetine ait Rum çetelerini teker teker ortadan kaldırmaya muvaffak olmuştur. Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra Rumlar'ın hepsi Anadolu'dan sürülmüş ve böylece Pontus Devleti kurma çabaları da İSYANIKurtuluş Savaşı sırasında Hürriyet ve İtilaf Fırkası reisi Çapanoğlu Edip ve Celal tarafından Yozgat ve yöresinde çıkarılan ayaklanmadır. 15 Mayıs 1920-30 Aralık 1920 Çapanoğlu Edip ve Celal kardeşlerin kışkırtması ile Yozgat yöresinde, Ankara Hükümeti'ne karşı başlatılan ayaklanma iki ayrı dönemde olmuştur. İlk ayaklanma Yıldızeli'nde Erzurumlu Hüseyin Nazım ve Kara Mustafa'nın elebaşılığında çıkarılmıştır. Milli Kuvvetler bu ayaklanmayı 30 Aralıkta bastırmaya muvaffak olmuşlardır. İkinci isyan ise avukat Zileli Ali, Bucak Müdürü Naci ve arkadaşları tarafından çıkarılmıştır. Kısa sürede yaygın bir duruma gelen ayaklanma Yozgat'a da yayılmıştır. Yozgat isyanını bastırmakla görevlendirilen Çerkez Ethem, kuvvetleri ile birlikte Yozgat'a girmiş, elebaşlarından bir çoğunu idam ederek ayaklanmaya son AYAKLANMASIKurtuluş Savaşı sırasında, Tokat ve Zile yöresinde patlak veren ayaklanmadır. Mayıs-Haziran 1920 Yozgat ve Yıldızeli ayaklanmalarından ve Damat Ferid Paşa'nın desteğinden cesaret alan Zileli dava vekili Ali Bey ,görevden alınan eski nahiye müdürü Naci Bey ve İhsan Bey, 30 kadar atlıyla Zile köylerini dolaşarak propaganda yapmaya başladılar. Bu olayın haber alınması üzerine, Ankara hükümeti 3 Haziran 1920'de Zile'ye süvari binbaşı Hilmi Bey komutasında birbirlik gönderdi. Bu arada eylemlerine son verenlerinde bağışlanacakları duyuruldu. Postacı Nazım adında biri Ankara'ya haber göndererek, TBMM Hükümeti'ni tanımadığını bildirdi. Ardından 400 kişilik bir kuvvetle 6 Haziranda Zile'ye saldırdı. Olayların büyümesi üzerine Ankara hükümeti, Tokat'taki 5. Tümen'i de Zile'ye gönderdi. Ama Cemil Cahit Bey'in komuta ettiği tümen, Zile eşrafının önemli bir bölümünün de ayaklanmacılara katıldığını ve kentteki jandarma birliklerinin Postacı Nazım'a teslim olduklarını öğrenince kente düzenlemeyi planladıkları saldırıdan vazgeçtiler. Zile'ye Sivas Erzurum'dan yeni birlikler gönderildi. Ayaklanma takviye edilmiş yoğun çatışmalardan sonra 12 Haziran'da Zile'ye girmesiyle MADALYASI KANUNUKurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanması üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden bazılarına ve savaş sırasında yararlılık gösterenlere istiklal madalyası verilmesi düşünüldü. Bu konuyla ilgili 66 sayılı kanun 29 Kasım 1920 günü Meclis'te kabul edilip, 4 Nisan 1921 gün Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Ön yüzünde, üstte Ankara şehrinin, ortada TBMM Binası'nın resmi bulunan madalyanın arkasında zafer ve barışa işaret eden güneş ışınları görülmektedir. Meclis'in sağında 23 Nisan solunda ise 1336 1920 yazılıdır. Meclis'in altında bulunan dünya haritası bilgiyi, orak ve tırpanlar tarıma önem verileceğini, iki taraftaki meşaleler de barışı anlatır. En altta kağnısıyla birlikte bir köylü kadını görülmektedir. Madalyanın öteki yüzünde ay yıldızla çevrilmiş olarak Misak-ı Milli sınırlarını gösteren Türkiye Haritası vardır. Bu harita üzerindeki tek yıldız Ankara şehrini işaret etmekte, yıldızdan çıkan ışınlardan birisi Kars'a kadar uzanmaktadır. En altta madalyanın yapılış yılı olan 1 Teşrinisani 1338 1 Kasım 1922 tarihi bulunmaktadır. Çapı 35x55 mm ağırlığı gr olan madalya pirinçten verilen madalyanın şeridi yeşil, cephede bulunanların kırmızı, cephe gerisinde çalışanların da beyazdır. Cephede görev almış milletvekillerinin madalya şeritleri yarı kırmızı, yarı yeşil renklidir. Sağ göğüs üzerinde taşınır. Medeni haklarını kaybedenlerle cinayet suçundan hükümlü olanlar İstiklal Madalyası'nı taşıma hakkını Ocak 1929 gün ve 3579 sayılı kanun gereğince; İstiklal Savaşı'nda 15 Mayıs 1919'dan, 9 Eylül 1922'ye kadar milli ordu da göre alan alay sancaklarına da birer İstiklal Madalyası DEFA İSTİKLAL MADALYASI ALANLARTBMM Birinci Devre üyelerinden bazılarına İstiklal Madalyası verilmesi için Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından yazılan tezkere, TBMM'nin 21 Kasım 1923 Çarşamba günü 65. toplantısında görüşülmüş ve yapılan oylama sonucunda Mustafa Kemal ve 23 arkadaşına İstiklal Madalyası verilmesi oybirliğiyle kabul göre, TBMM Birinci Devre üyelerinden olup Batı Cephesi'nin Kuzey Grubu'nda yararlık gösteren asker milletvekilleriyle, sivil şahıslara 66 sayılı yasanın ikinci ve beşinci maddelerine dayanılarak İstiklal Madalyası durumda madalya verilen kişiler Gazi Mustafa Kemal PaşaAnkara2. Fevzi Paşa Çakmak Kozan3. İsmet Paşa İnönü Edirne4. Ali Paşa Fuat Cebesoy Ankara5. Kazım Paşa Karabekir Karesi6. Refet Paşa Bele İzmir7. Fahrettin Paşa Altay Mersin8. Ali Bey Çetinkaya Karahisarı Sahip9. Avni Bey Zaimler Saruhan10. Hüsrev Gerede Bey Trabzon11. Cavit Bey Erdel Kars12. Cafer Tayyar Eğilmez Paşa Edirne13. Hacı Şükrü Bey Aydınlı Diyarbakır14. Esat Efendi İleri Aydın15. Memduh Necdet Bey Erbek Karahisarı Şarki16. Ömer Lütfi Bey Ergeşo Karahisarı Sahib17. Selahattin Bey Köseoğlu Mersin18. Celal Bayar Saruhan19. Mustafa Necati Bey Saruhan20. Reşad Bey Kayalı Saruhan21. Mehmet Vehbi Bey Bolak Karesi22. Osmanzade Hamdi Bey Aksoy Ertuğrul23. Hüseyin Bey Gökçelik Elazığ24. Rıza Bey Kotan MuşTEKALİF-İ MİLLİYE MİLLİ YÜKÜMLÜLÜKLER EMİRLERİTekalif-i Milliye Emirleri" 7 ve 8 Ağustos 1921 günleri yayımlanmıştır ve on emirden oluşmaktadır. "Tekalif-i Milliye Emirleri" çok kapsamlı olup bir taraftan aynı vergi mahiyetindeki uygulamayı içermekte, diğer taraftan da hizmet vergisi mahiyetindeki uygulamayı Her ilçede kaymakamın başkanlığında malmüdürü ve ilçenin en büyük askeri amiri ile idare meclisi, belediye ve ticaret odalarının seçtikleri üyelerden oluşan Tekalif-i Milliye Komisyonları Milli Yükümlülükler Komisyonları Kurulacaktır. Bu komisyonlara o yörenin Müdafaa-i Hukuk Dernekleri merkez kurulundan iki üye ile köylerde imamlar ve muhtarlar tabii üye olarak Milliye Komisyonları derhal toplantılara başlayacak ve hiçbir komisyon üyesine hizmetleri karşılığı ücret ödenmeyecektir. Ayrıca her komisyon iki ay süre ile askeri hizmetleri ertelenmek üzere altı memur Milliye Komisyonları, savaş ekonomisine giren ve Tekalif-i Milliye Emirlerinde belirtilen malları toplayarak kendisine bildirilen cepheye gönderecek, ayrıca bu emirlerin hizmet yükümlülüğüne ilişkin hükümlerini uygulayacaktır. Komisyon üyelerinden görevinde ihmal gösterenler, vatana ihanet suçu işlemiş sayılacak ve ona göre cezalandırılacaktır. 2 Kentler, kasabalar ve köylerdeki her ev birer kat çamaşır kilot, fanila veya benzeri iç giyim, birer çorap, birer çift çarık hazırlayacak, belirli süre içinde komisyona teslim edecektir. Ordu ihtiyaçlarında kullanılacak bu giyeceklerin, yöresel özellikler gözönünde tutularak hazırlanmasına dikkat edilecektir. 3 Tüccar ve halk elinde bulunan çamaşırlık bez, amerikan patiska, yıkanmış veya yıkanmamış yün ve tiftikle, erkek elbisesi yapımına yarayan her türlü yazlık ve kışlık kumaş, kösele, taban astarlığı, sarı ve siyah meşin sahtiyan mamül veya yarı mamül çarık, fotin, demir kundura çivisi, kundura ve saraç ipliği, nal, nal yapımında kullanılan demir, yem torbası mıh, yular, belleme, kolan, kaşağı, gebre, semer ve urganların yüzde kırkı Tekalif-i Milliye Komisyonlarına teslim edilecektir. Teslim edilen malların bedelleri daha sonra devlet tarafından ödenecektir. 4 Tüccar ve halkın elinde bulunan mevcut buğday, un, saman, arpa, kuru fasulye, bulgur, nohut, mercimek, koyun, keçi, kasaplık sığır, şeker, gazyağı, pirinç, sabun tereyağı, zeytinyağı, tuz, çay ve mum stoklarının yüzde kırkına ordu adına el konulacaktır. El konulan malların bedelleri daha sonra devlet tarafından ödenecektir. 5 Ordu içinde alınan taşıt araçlarının dışında halkın elinde kalan her türlü taşıt aracıyla at arabası, yaylı, öküz arabası, kağnı, at, eşek, katır, deve, kamyon, kamyonet, motorlu tekne, taka halk ayda bir kez olmak ve yüz kilometreyi aşmamak şartıyla orduya ait malları istenen yere kadar taşıyacaktır. Taşıma hizmetleri parasız yürütülecek, kimseye ücret ödenmeyecektir. 6 Ülkeyi terk etmiş olanların hazineye geçmiş olan mallarından ordu ihtiyacını karşılamaya yarayacak olanlara el konulacaktır. 7 Halkın elinde bulunan savaşta yararlanılabilecek her türlü silah ve cephane, en çok üç gün içinde Tekalif-i Milliye Komisyonlarına teslim edilecektir. El konulan silah ve cephane için ücret ödenmeyecektir. 8 Halkın, tüccarın ve nakliyecilerin elinde bulunan benzin, vakum, gres yağı, makina yağı, don yağı, saatçi ve taban yağları, vazelin, otomobil lastiği, kamyon lastiği, lastik yapıştırıcısı, solüsyon, buji, soğuk tutkal, Fransız tutkalı, telefon makinası, kablo, çıplak tel, pil tecrit edici madde ve bunlara benzer malzeme ile sülfirik asit stoklarının yüzde kırkına ordu adına el konulacaktır. Alınan mal ve malzemenin bedelleri daha sonra devlet tarafından ödenecektir. 9 Demirci, marangoz, dökümcü, tesviyeci, saraç ve araba yapan esnaf ile imalathaneler tespit edilecek, bunların üretim, onarım ve yapım kapasiteleri hesaplanacaktır. Ayrıca süngü, kılıç, mızrak ve eğer yapabilecek zanaatkarlar da aranıp belirlenecektir. Söz konusu edilen esnaf, imalathane ve zanaatkarlar savaş araç ve gereçleri üretimi, onarım ve yapımı ile görevlendirilecektir. Sürekli görevlendirileceklere geçimlerine yetecek ücret ödenecektir. 10 Daha önce halka bırakılmış olan dört tekerlekli yaylı araba, dört tekerlekli at ve öküz arabalarının bütün donatımları ve hayvanları dahil olmak üzere yüzde yirmisi, binek atı, top çekebilecek hayvanlar, yük taşıma atı, katır, eşek ve develerin yüzde yirmisi ordu adına alınacaktır. Bütün bu alınanların bedeli daha sonraları devlet eliyle KEMAL PAŞA'nın BAŞKOMUTAN OLUŞU 5 Ağustos 192110-24 Temmuz 1921'deki Eskişehir-Kütahya Savaşları sonunda alınan yenilgi, Meclis'te karamsarlığa neden oldu. Yunan Ordularını yenebilmek için acil kararların hemen uygulanması gerekiyordu. Türk Ordusunun Sakarya'nın doğusuna çekilmesinden sonra TBMM'de başlayan gizli oturumlarda Mustafa Kemal'e meclisin tüm yetkilerinin verilmesi anlamına gelen, Başkomutanlık konusu tartışıldı. Çoğunluğun kabulüyle 5 Ağustos 1921'de Mustafa Kemal yasama, yürütme ve yargı yetkilerine 3 ay süreyle tek başına sahip oldu. Amaç, çabuk kararlar almak ve bu kararları uygulamaktı. Ama bu durum mecliste tedirginliğe ve tartışmalara yol BAŞKENT OLUŞULozan Barış Antlaşması'nın TBMM tarafından onaylanmasından sonra, İstanbul 23 Eylül 1923'ten itibaren tahliye edilmeye başlandı. 6 Ekim 1923'de İstanbul'un yabancı işgal kuvvetleri tarafından boşaltılması tamamlandı. Yabancı işgal kuvvetlerinin İstanbul'dan ayrılması, gündeme hükümet merkezi sorununu getirdi. İsmet Paşa İnönü hükümet üyesi olmakla beraber, Ankara'nın başkent oluşunu öngören önergeyi 9 Ekim 1923'te on dört arkadaşı ile birlikte, Malatya Milletvekili olarak TBMM'ne verdi. İsmet Paşa, Ankara'nın hükümet merkezi olması konusunu acil bir sorun olarak görmekte ve Lozan'dan itibaren zihnine yerleşmiş bulunduğunu ifade etmektedir. İsmet Paşa'ya göre, Ankara'nın başkent olması iç ve dış çeşitli sebeplere dayanmaktadır "Lozan'da Batı dünyasının murahhasları, mütehassısları, diplomatları ile görüşüyorum. Bunlar İstanbul Hükümeti'ni İstanbul muhitini tanıyan insanlar ve yeni devletin o muhitin insanlarına göre kurulmasını arzu ediyorlar. Bunu her hallerinden anlıyorum. Bizim bakımımızdan meselenin daha ehemmiyetli ve değişik cepheleri var. Bir defa Boğazlar askeri bakımdan tamamıyla açık, tamamıyla emniyetsiz. Bu vaziyetteyiz. Lozan Antlaşması'yla elde edebildiğimiz neticeler ve tarihi şartlar bizi endişeye sevk ediyor. Ayrıca Anadolu'nun ortasında bulunarak ve bir Anadolu hükümeti olarak yeni devleti çalıştırmak istiyoruz".İsmet Paşa'ya göre; Ankara'nın hükümet merkezi olması meselesinin, hilafetle bir ilgisi yoktur. Fakat, Ankara hükümet merkezi olunca, hilafet bir bakıma devletimizin dışına atılmış oluyor "Gerçi biz hilafeti devamlı bir müessese olarak düşünmüyoruz, Fakat Ankara'nın hükümet merkezi olması ve hilafet merkezinin İstanbul'da bulunması, ondan kurtulmak için ayrıca bir temel vasıta olacaktır."Teklif edilen Anayasa maddesi gayet kısadır Türkiye Devletinin makarrı idaresi Ankara şehridir." Ancak teklif edilen kanun maddesinin gerekçesi, Ankara'nın yeni Türkiye'nin merkezi olması gereğini açıklamaktadır. Gerekçe özetle, yeni Türkiye'nin varlığının, ülkenin kuvvet kaynaklarının gelişmesinin sağlanması, Anadolu'nun merkezinde başkent tesis etmek lüzumunu açıklıyor ve coğrafi ve stratejik durum, iç ve dış güvenlik de bunu gerekli Ekim 1923'te TBMM'de kabul edilen tek maddelik bir yasa ile Ankara, yeni devletin başkenti olmuş ve böylece devlet merkezinin İstanbul olacağı yolundaki çekişmelere son verildiği gibi, Cumhuriyetin ilanı için de bir adım atılmıştır. Bu, aynı zamanda Milli Mücadele'nin başından beri uygulanan Ankara'nın İstanbul'a hakim olacağı esasının bir sonucu BAŞKENT OLMASI İÇİN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI'NA VERİLEN ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ TEKLİFİYüksek Başkanlığa,Lozan Antlaşması'nın tamamlayıcılarından tahliye protokolünün uygulanması son bulmuş ve baştan başa yabancı işgalinden kurtulan Türkiye'nin fiilen kuruluşu tahakkuk eylemiştir. Milletimizin en değerli beldelerinden İstanbul'umuz, İslamiyet'in hilafet merkezi olma durumunu, İslam alemi içinde tahsisen ve hasren Türk milletinin savunma vasıtalarına emanet edilmiş olarak sonsuza kadar sürdürecektir. Diğer taraftan Türkiye Devleti'nin idare merkezi için Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde karar vermek zamanı devletin merkezini tayin için esas olacak düşünce, yeni Türkiye'nin idare merkezinin Anadolu'da ve Ankara şehrinin seçilmesini gerekli kılmaktadır. Söz konusu düşünce; Antlaşma ile Boğazlar için kabul edilen hükümler, yeni Türkiye'nin varlığının esası, memleketin kuvvet kaynakları ve gelişmesini Anadolu'nun merkezinde tesis etmek gereği, coğrafi ve stratejik durumunun müsaadesi çerçevesinde iç ve dış güvenliğin sağlanması hususunda geçmişte edinilmiş tecrübelerle özetlenebilir. Bu düşüncelerin her biri, başlı başına bir önemli gerekçe sayılacak idare merkezinin yeni bir şekilde tesis ve gelişmesine bir an önce başlamak iç ve dış tereddütlere son vermek için alttaki kanun maddesinin kabulünü arz ve teklif maddesi Türkiye Devleti'nin idare merkezi Ankara şehridir. 9 Ekim 1923Malatyaİsmet İnönüÇorumFerit TörümküneyDiyarbakırZülfü TiğrelErtuğrul Bilecik OnuralpKütahyaSeyfi AydınMalatyaHilmi OytaçKastamonuM. MahirErzurumRüştüErzincanSabitSivasRahmiBursaNecati KurtuluşBursaRefet CanıtezKonyaKazım Hüsnü BeyİstanbulAli Rıza BebeKarahisarıSahipM. Kamil
Ana SayfaAtatürk'ün SözleriMilli MücadeleBen, 1919 senesi mayısı içinde Samsun’a çıktığım gün elimde, maddî hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevî bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal kuvvete, bu Türk milletine güvenerek işe başladım. Ben Türk ufuklarından birgün mutlaka bir güneş doğacağına, bunun hararet ve kuvvetinin bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç çıkacağını o kadar emindim ki, bunu âdeta gözlerimle Cumhuriyet gazetesi, çok büyüktür. Hiç korkmayalım. o esaret ve aşağılığı kabul etmez. Fakat onu bir araya toplamak ve kendisine, “Ey millet! sen esaret ve aşağılığı kabul eder misin?” diye sormak lâzımdır. Ben, milletin vereceği cevabı biliyorum. Ben, milletin büyüklüğünü biliyor ve bu sual karşısında, onun, o suali soran çocuklarını canı gibi seveceğini ve alınlarından öpeceğini biliyorum. Ben biliyorum ki bu millet, kendisine bu suali soran çocuklarının, hep o esasa dayanan çare ve hazırlıklarını canla, başla kabul edecektir. Onun için işte ben şimdi bu yoldayım, onun çok sağlam bir yol olduğuna kani olarak...1920 Yunus Nadi Abalıoğlu, Ankara’nın İlk Günleri, s. 99Ben ve benim gibi birçok vatandaşlar, kardeşler, milletin asıl vatanı, ümitsiz felâkete düştüğü zaman görevli oldukları, vicdanen, namusen, haysiyeten yükümlü bulundukları vazifeyi yapmak mevkiinde kaldılar. Bunu elbette yapacaklardı; yapmaları mecburi idi, vicdanî idi, insanî idi, millî namus gereği idi. Ben bu mukaddes esasların dışında hareket edebilir mi idim? Efendiler; elbette edemezdim. Türk milletinin hakikî hiçbir ferdi bu gereklerin haricinde hareket edemezdi. Ben elbette bu elim manzara karşısında vicdanımın emirlerine muhalif, millî namusumuza aykırı hareket edemezdim. Mensup olmakla övünç duyduğum yüksek topluluğun yüksek haysiyetine elbette aykırı hareket edemezdim. Bence mensubiyetiyle övündüğüm milletin hiçbir ferdi bu namus gereğinden asla sapmamıştır. Eğer bundan müstesna gösterilenler varsa emin olunuz aziz, namuslu vatandaşlar; onlara kalp ve vicdanı milletimizin müşterek temiz vicdanından hiç ilham almamış kapkara sefil isteyen bir milleti hiçbir kuvvet kurtaramaz. Türk milleti ölmek istemez; o, daima yaşıyacaktır efendiler!Şevket Aziz Kansu, Türk Dili Dergisi Sayı12,1952, esaret kabul etmeyen bir millettir. Türk milleti esir Atatürk’ün II s. 230Millî gaye için ortaya atılacakların, bugün imhasını düşünen yalnız saray, hükûmet ve yabancılardır. Fakat, bütün memleketin aldatılmasını ve aleyhe çevrilmesini de ihtimal dahilinde görmek olacakların, her ne olursa olsun, gayeden dönmemesi, melekette barınabilecekleri son noktada, son nefeslerini verinceye kadar, gaye uğrunda fedakârlığa devam edeceklerine işin başında karar vermeleri icabeder. Kalplerinde bu kuvveti hissetmeyenlerin teşebbüse geçmemeleri elbette daha iyidir. Zira, bu takdirde, hem kendilerini ve hem de milleti aldatmış olurlar. Bir de söz konusu vazife, resmî makam ve üniformaya sığınarak el altından idare edilemez. Bu tarzın bir derecesi olabilir. Fakat, artık o devir geçmiştir. Açıkça ortaya çıkmak ve milletin hukuku namına yüksek sada ile bağırmak ve bütün milleti, bu sadaya iştirak ettirmek lâzımdır. Benim, vazifemden uzaklaştırıldığıma ve her türlü neticeye mahkûm bulunduğuma şüphe yoktur. Benim ile açıkça birlikte çalışmak, aynı neticeyi şimdiden kabul etmektir. Bundan başka, söz konusu ettiğimiz vaziyetin gerektirdiği adamın, diğer birçok görüş noktalarından dahi, mutlaka benim şahsım olabileceği gibi bir iddia mevcut değildir. Yalnız, herhalde, bu memleket evlâdından birinin ortaya çıkması zarurî olmuştur. Benden başka bir arkadaşı dahi düşünmek mümkündür. Yeter ki o arkadaş, bugünkü vaziyetin kendisinden istediği tarzda harekete razı olsun!1919 Nutuk I, gayesinin elde edilişine kadar, tamamiyle milletle birlikte, fedakârane çalışacağıma mukaddesatım namına yemin ettim. Artık benim için Anadolu’dan hiçbir yere gitmemek Nutuk I, s. 21Milletin esaretten kurtarılması, hâkim ve bağımsız olarak topraklarımızda yaşayabilmesi ancak azimkâr ve namuslu ellerin milleti kısa ve doğru yoldan hukukunu ve bağımsızlığını müdafaaya yöneltmesiyle mümkün Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbimiz, 1969, s. 35Millî irade, kendi istikametinde bir nehir gibi coşup taşacaktır. Mücadeleyi her noktasından düşünerek kabul etmiş bulunuyoruz. Memlekette umduğumuz millî uyanış ve coşku hasıl olmuştur. Sadece dayanıklı olmak ve vazifede kusur etmemek temel Mazhar Müfit Kansu, Beraber, Cilt 1, s. 87Meclis’in ve o Meclis’te beliren milletin kesin iradesi, hareket tarzımın mihrakını teşkil edecektir. Hiçbir sebep ve suretle değişmesine imkân olmayan bu kesin irade, mutlaka düşman ordusunu imha etmek ve bütün Yunanistan’ın silâhlı kuvvetinden meydana gelen bu orduyu anayurdumuzun mukaddes ocağında boğarak kurtuluş ve bağımsızlığa Atatürk’ün s. 393Bu hareket, milletin bir arzusudur; hatta bir ihtiyacıdır. Bu arzu ve ihtiyacı doğuran şey de kişiler değil, bizzat olaylardır. Devletin bütünlüğünü ve bağımsızlığını tehdit eden kanunsuz birtakım ihtiraslar, topraklarımıza hiçbir hakka dayanmaksızın vuku bulan taarruzlar, tehlike karşısında millete birleşmek lüzumunu Atatürk’ün s. 6-7Bu hareket, milletin bir arzusudur; hatta bir ihtiyacıdır. Bu arzu ve ihtiyacı doğuran şey de kişiler değil, bizzat olaylardır. Devletin bütünlüğünü ve bağımsızlığını tehdit eden kanunsuz birtakım ihtiraslar, topraklarımıza hiçbir hakka dayanmaksızın vuku bulan taarruzlar, tehlike karşısında millete birleşmek lüzumunu Atatürk’ün s. 6-7Millî dava, ancak bu inan, bu irade ve azimle gerçekleştirilecektir. Yaşaması ve muzaffer olması gereken naçiz şahıslarımız değil, millî kurtuluşu temin edecek olan Mazhar Müfit Kansu, Atatürkle Beraber, Cilt I, s. 203Aziz ve mübarek vatanımızı kurtarmak için bütün aydınların, herkesin hazır olması lâzımdır. İstanbul’a gitmeyeceğiz. Anadolu, en büyük hazinedir. Vatanın sinesinde kurtuluş çarelerini beraberce ölünceye kadar aramaya, temin etmeye Sırrı Kardeş, M. Kemal Kırşehir’de, süngüsü altında millî birlik olamaz. Ancak hür vatan topraklarında hamiyetli, fedakâr arkadaşlar el ele vererek memleketin bağımsızlığı ve milletin hürriyeti için çalışabilirler. Ben de zaten onun için Hüsrev Gerede, 20. Asır Mecmuası, Cilt 3, Sayı 66, 1953 s. 28İstanbul’u terk etmek zarureti, İstanbul’da hasıl olan elim şartlardan idi. Anadolu’ya geçmekteki maksadım, Anadolu’nun ortasında ve Türk milletinin büyük kütlesi içinde, Türk milletinin yüksek seciyesine ve sarsılmaz azim ve imanına dayanmak idi. Bundan başka hiçbir tedbirin memleket ve milletin derin yarasına çare olamayacağına kesin kanaat hasıl etmiştim. Onun için Samsun’a ayak bastığım dakikada aldığım ilk tedbir, Samsun ve havalisine dair yanımda bulunanlara gereken emirleri ve talimatı vererek hemen güneye yürümek Atatürk’ün s. 101Ne vakit başladığı bilinmeyen zamanlardan beri bağımsızlığın şerefi ile yaşayan milletimiz, en feci bir çökmeyle nihayet buluyor gibi görünmüşken, esaret kaydına karşı evlâdını ayaklanmaya davet eden ecdat sesi kalplerimiz içinde yükseldi ve bizi son kurtuluş mücadelesine davet Atatürk’ün I, s. 165Karşı koymakta sona kalanlarımız, bir tepede hayatlarına son verirler. Gelecekte “Burada yatanlar, vatanlarını kurtarmaya çalışanlardır” diye bir yazılı taşa sahip olabilirlerse mükâfatları, bu Fahrettin Altay, Millî Mücadele Hatıralarım; Hayat Mec. Yıl 3, No 127, 1959, s. 28Millî müdafaamızı, düşmanların bayrakları babalarımızın ocakları üstünden çekilinceye kadar terk edemeyiz. İstanbul mabetleri etrafında düşman askerleri gezdikçe, öz vatan toprakları üstünden yabancı adamların ayakları çekilmedikçe biz, mücadelemizde devam etmeye mecburuz. Kendi hükûmetimizin idaresi altında bedbaht ve fakir yaşamak, yabancı esareti pahasına kavuşacağımız huzur ve mutluluğa bin kere Atatürk’ün IV, s. 307Associated Press muhabirine Ankara’da demeciSenelerce mücadeleye mecbur olsak bile Yunanlıları Anadolu’dan kovmaya kesin şekilde azmettik. Türkiye Türklerindir! İşte milliyetperverlerin prensibi budur. Biz, hukukumuzun müdafaası için mücadeleye devam etmeye karar Atatürk’ün s. 83İzmir dramından sonra idi ki, milletimiz gerçekten duygulandı ve uyandı ve derin uçuruma sürüklendiğini anladı. Ve ondan sonra hukukunu bizzat savunmaya karar verdi. Tabiî bunu yapabilmek için bir şekil almak, örgütlenmek lâzım gelirdi; zaten her taraftan örgüt ve şekillenme daha evvel başlamış idi. Fakat, evvelâ Erzurum ve bundan sonra Sivas Kongrelerinde genel birliğimiz oluştu. Erzurum ve Sivas kongrelerinin bildirge ve tüzüğünün içeriği Atatürk’ün diğer teferruatına bakacak olursak, işe köyden ve mahalleden ve mahallle halkından, yani fertten başlıyoruz. Fertler düşünür olmadıkça, hukukunu müdrik bulunmadıkça, kütleler istenilen istikamete, herkes tarafından iyi veya fena istikametlere sevk olunabilirler. Kendini kurtarabilmek için her ferdin, mukadderatıyla bizzat alâkadar olması lâzımdır. Aşağıdan yukarıya, temelden çatıya doğru yükselen böyle bir müessese, elbette sağlam olur. Şüphe yok, her işin başlangıcında, aşağıdan yukarıya doğru olmaktan ziyade yukardan aşağı olması zarureti vardır. Birincisinin belirmesinde, bütün beşeriyet için gayeye erişme kolaylaşmış olurdu. Böyle olmanın amelî ve maddî imkânı henüz bulunmadığından bazı müteşebbisler, milletlere verilmesi lâzım gelen istikametin çizilişinde kılavuzluk ediyorlar. Bu suretle yukardan aşağıya şekillendirilebilir. Biz, memleketimiz dahilindeki seyahatlerimizde doğal olarak birinci tarzda başlamış olan millî teşkilâtımızın hakikî kaynağa, ferde kadar indiğini ve oradan tekrar yukarıya doğru hakikî şekillenmenin başladığını büyük memnuniyetle gördük. Bununla beraber, olgunlaşma derecesine eriştiğini iddia edemeyiz. Bunun için, özellikle aşağıdan yukarıya tekrar bir şekillenmenin husulü gayesine bilhassa çalışmamız, millî ve vatanî bir vazife Nutuk III, s. 1185Osmanlı Devletinin temelleri çökmüş, ömrü tamam olmuştu. Osmanlı memleketleri tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk’ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son mesele, bunun da taksimini teminle uğraşılmaktan ibaretti. Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükûmet, bunlar hepsi anlamı kalmamış birtakım mânasız sözlerden ibaretti. O halde ciddî ve hakikî karar ne olabilirdi? Bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da millî egemenliğe dayanan, kayıtsız ve şartsız bağımsız yeni bir Türk Devleti tesis etmek! İşte, daha İstanbul’dan çıkmadan evvel düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar Nutuk I, s. 12Aydın cephesinde, mübarek vatanı istilâ etmeye çalışan düşmanla Kuva-yi Millîye çarpışmakta ve her karış toprağına sadık ve fedakâr evlâtlarının nâ’şlarını gömmektedir. Hiçbir kuvvet, hiçbir salâhiyet, tarihin emrettiği bu vazifeden milletimizi Nutuk 1, s. 397Birinci 24 Nisan 1920 günkü birleşiminde söylemiştirİstanbul ortamının, Ferit Paşa Kabinesi’nin kabul ettiği şeyi kabul etmek şerefimizi, hayatımızı, her şeyimizi bırakmak, yani İngilizlere esir olmaktır. O zaman yapılacak iş yoktur. Yok, bu milleti millet olarak, insan olarak namus ve şerefiyle yaşatmak istiyorsak, kabul edeceğimiz nokta ve esas, mevcut bütün kuvvet ve vasıtalarımızı gereğine göre kullanarak bizi imhaya çalışan düşmanların düşmanca olan emellerini kırmaktır ve ben şahsen, katiyen şüphe etmem ki, bütün arkadaşlarımız ancak böyle yüce hisle buraya gelmişlerdir ve yapacakları tarihî vazifenin büyüklük derecesini ve incelik ve önemini bütün açıklığıyla anlamış cilt I, s. 8
Atatürk Müzesi diğer adıyla İnkılap Müzesi İstanbul Şişli’de Halaskargazi Caddesi üzerinde yerleşen Atatürk’ün Milli Mücadele çalışmaları sırasında kiracı olarak kaldığı Haziran 1942 yılında İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Lütfi Kırdar tarafından Atatürk İnkılap Müzesine dönüştürülüp ziyarete yılında inşa edilen 3 katlı ev, Mustafa Kemal Paşa Suriye cephesinden dönünce kiralayıp annesi Zübeyde hanım ve kız kardeşi Makbule ile yaşamış, 16 Mayıs 1919 yılında Samsun’a çıkıncaya kadar burada kalmıştır. Atatürk kendisi orta katta kalıyor yaveri ise alt katta kalıyordu. Arkadaşlarıyla bu evde sık sık kişisel eşyaları, Atatürk ve Kurtuluş Savaşı ile ilgili çeşitli materyaller ve birçok ressama ait olan tablolar vardır. Atatürk’ün doğumundan ölümüne kadar yaşamı ile ilgili fotoğraflar, el yazısı ile yazdığı çeşitli belgeler, üniformalar, madalyalar ve hatıra eşyaları Müzesinde kız kardeşi Makbule Atadan tarafından armağan edilen eşyalardan olan sivil giysiler, Mustafa Kemal arması olan mendil, gömlekler ve iç çamaşırları, Müşir Forması ve Sivas Kongresinde giydiği jaketatay, yeleği gibi değerli parçalar vardır. Yazı takımı ve sigara tablaları, potinleri, termosu, kalpağı ve Amerika Başkanı Roosevelt’in hediyesi ahşap mobilyalı pikap hatıra eşyaları birçok ünlü ressamımızın yaptığı yağlı boya tablolar da görülebilir. Giriş katta Heykeltıraş Hüseyin Gezer’in yaptığı büstü de bulunuyor. Cumhuriyetin ilanından sonra İstanbul’a ilk geldiğinde imzaladığı 9Temmuz1927 defterde Müzesi Ziyaret Saatleri 2022 Giriş ÜcretleriMüze Pazar günü kapalıdır. Müze ziyareti ÜCRETSİZDİRMüze haftanın diğer günleri ile ziyarete Müzesi’ne Nasıl Gidilir?Adres Meşrutiyet, Halaskargazi Cad. No140Şişli/İstanbulTel 0 212233 47 23Yol Haritası
atatürk ün milli mücadele yol haritası